Goce Smilevski - Freud'un Kız Kardeşi (Tarihi Kurgu Kitaplar - No:16)

By | 09:22 2 comments







Sayfa Sayısı: 240
Basım Tarihi: Kasım 2013


Kitap Tanıtımı: 

Bağlayıcı olması beklenir kardeşliğin. Öyle umulur. Kardeşler birbirlerine borçludur ya; bir soluk, bir omuz, bir teselli...


Yine de düşünceler karmaşıklaşınca zihinde, unutulabilir borçlu addedildiğimiz görevler.
Bu kitap, dünyaca ünlü psikanalist Sigmund Freud'un ve onun dört kız kardeşinin gerçekte de yaşanmış sarsıcı öykülerini anlatmaktadır. Freud, İkinci Dünya Savaşı döneminde Viyana'ya girmek üzere olan Hitler'in yaratacağı yıkımdan kurtarılmak için Londra'ya götürülür. Ona Londra'ya geçmesi için yardım eden kimseler, yanına almak istediği insanların isimlerini bir liste haline getirmesini isterler. Freud o listeyi hazırlar. Eşi ve çocukları dışında eşinin ailesi, doktoru, doktorunun ailesi, hizmetçileri, hatta küçük köpeği bile vardır listede. Ancak dört kız kardeşi yoktur.
Freud'un seçimi kardeşlerinin kaderini nasıl şekillendirecektir? 
O karanlık günlerde verilen bir sınavdır belki de yaşananlar; kardeşlikle ilgili bir sınav. Belki de bir iç savaş; galibi de mağlubu da belli olmayan... 






Goce Smilevski'den Kitap Hakkında:


Viyana 1938. Freud kız kardeşlerini İngiltere’ye götürmeyi kabul etmiyor. Ne yazık ki bir Nazi kampında yaşamlarını yitirdiler. Psikanalizin babası Sigmund Freud’un yaşamının bu bilinmeyen ve trajik kesiti Goce Smilevski’nin  ‘Freud’s Sister’ adlı romanına konu oldu.
Makedonyalı yazar Goce Smilevski, “Olaylar kesinlik kazandı. Bunun kanıtlarını Freud’un biyografilerinde buluyoruz. Ancak onun hayatının son günlerine dek konforlu bir evde yaşayacağı Londra’ya göçü ile kamplara sevk edilen dört kız kardeşinin ölümü arasında hiçbir zaman bir ilişki kurulmamıştı,” açıklamasını yapıyor.
1975 yılında Skopje kentinde doğan Goce Smilevski bu heyecanlı romanı ile Avrupa Birliği Edebiyat ödülünü kazandı. Bu ödül kendisine; tarihte unutulmuş mücadeleci kadınları, hayatın anlamına ilişkin yakınmaları, sağduyu ve deliliği yansıttığı, psikanalizin ilk dönemlerinin kalbine bilinçli bir dalış yaptığı gerekçeleri ile verildi. Kitap otuz ülkede yayına hazırlanıyor.
Kendisine İngiltere’ye giriş vizeleri sağlanan Freud, kendisi ile göç edebilecek 20 kişilik bir isim listesi sunma hakkına sahiptir. Listede doktorunun, doktorunun aile fertlerinin, hemşirelerin, hizmetçisinin, baldızının, hatta köpeğini ismi yer alırken Freud kız kardeşleri Rosa, Marie, Adolfina ve Paula’nın adlarını yazmayı niçin reddetmişti?
“Freud’un böyle bir karar almasının sebepleri bilinmiyor, ben ancak tahmin yürütebilirdim,” diyor kitabın yazarı. Hor görme, umursamazlık, onun gibi bir dehanın egosu, Nazi tehdidini idrak etmeme olabilir mi? Kendisi sürgünü tercih ederken Freud, kız kardeşlerinin Viyana’da kalmasının riskli olmayacağına inanıyor. Sadece en büyük kız kardeş Anna evlenip ABD’de yaşadığı için kamplara gönderilmekten kurtuluyor.
Yazar okurları, Sigmund Freud’un en sevdiği kız kardeşi Adolfina’nın bakış açısından Viyana’nın Nazizm’in gelişi ile kararan sanatsal ve entelektüel yaşamına ortak ediyor. Mutsuz bir ruha sahip, biraz gaddar ve otoriter bir anne tarafından hırpalanmış bir çocuk, yalnızlığa terk edilmiş bir kadın olan Adolfina, çok sevdiği abisi ile geçen çocukluğunu, anılarını, pişmanlıklarını, o denli yakınlık duyduğu kişinin kendisini terk etmesine bir anlam verememesini melankolik bir dille anlatır.

Clara Klimt ve Otla Kafka
Goce Smilevski, “Suskunluğa ve unutkanlığa terk edilmiş bu kadınlara yeniden sözü vermeyi istedim. Çok etkin bir kişinin gölgesinde yaşayan kişilerin kaderlerine eğilmek ve ilgilenmek oldukça heyecan verici” demekte.
Smilevski, bu romanı kaleme almak üzere psikanaliz ve o dönemdeki delilik algısı üzerine, Michel Foucault, Deleuze ve Guattari, Julia Kristeva’ya ait eserleri ve XIX. ve XX. yüzyıl başlarında toplum yaşamı üzerine birçok kitap okuduğunu belirtiyor. Kitabın bölümleri arasında okur, erkek kardeşlerinin şöhretinin kurbanı olmuş ressam Gustav Klimt ile kız kardeşi Clara ve Ottla Kafka (en küçük kız kardeş) gibi kadınlara da yer veriyor.
Depresyon geçiren Adolfina’nın bir psikiyatri kliniğine kapatılması ile ilgili sayfalar kitabın özellikle yüreği sızlatan bölümü. Yazar, “Gerçekte Adolfina klinikte yedi yıl kalmadı, onu ben uydurdum. Ancak kapatıldığı süreci, tüm dünyadan kopuk bir yaşamı ifade etmekte ve betimlemekte hiç güçlük çekmedim çünkü ben de çocukluğumu annemin çalışmakta olduğu bir yetimhanede geçirdim. Yazdığımda sözcükler kendiliğinden kayıyordu,” demekte.
Sigmund’un tüm kız kardeşleri arasından Adolfina ile çok özel bir ilişkileri vardı, sırdaştılar. Freud ciddi, mesafeli ancak oldukça karizmatik bir yapıya sahipti. Kız kardeşini kaderine terk etmesinden önce ona çılgınlığa ait vizyonundan, psikanalizden söz eder, Adolfina’yı hastanelere götürürdü.


Freud Ailesi:

Jacob & Amalia Freud'un 8 çocuğu:

Sigmund (6 Mayıs 1856 – 23 Eylül 1939): Kız kardeşlerini Avusturya'da bırakarak İngiltere'ye göçmüş ve orada kanserden ölmüştür.
Julius (1857–1858)
Anna (31 Aralık 1858 – 11 Mart 1955)
Regina Debora (Rosa; 21 Mart 1860, Auschwitz Nazi kampında ölüm tarihi: 23 Eylül 1942)
Maria (Mitzi; 22 Mart 1861, Theresienstadt Nazi kampında ölüm tarihi: 23 September 1942)
Esther Adolfine (Dolfi; 23 Temmuz 1862 – Treblinka Nazi kampında ölüm tarihi: 5 Şubat 1943)
Pauline Regine (Pauli; 3 Mayıs 1864, Treblinka  Nazi kampında ölüm tarihi: 23 Eylül 1942)
Alexander Gotthold Ephraim (19 Nisan 1866 – 23 Nisan 1943)





(soldan sağa doğru sırayla ayakta duranlar) Pauline, Anna, bilinmeyen bir kız, Sigmund,  Rosa'nın nişanlısı, Rosa, Marie, and Simon Nathanson [Amalia'nın kuzeni]; (oturanlar) Adolfine, Amalia, bilinmeyen biri, Alexander ve Jacob Freud




Yorumum:  

Kitap çıktığında merak etmiştim; Sigmund Freud gibi ünlü bir psikoloğun pek de bilinmeyen ailevi hikayesini ele alıyordu. Sigmund Freud, Nazilerden kaçarken neden kızkardeşlerini ardında bırakmıştı? Ya da bunun bir nedeni var mıydı?

Adlofina Freud'un ağzından yazılmış kitap. Adolfina hiç evlenmemiş ve ağabeyi Sigmund ile aralarında garip bir bağ varmış yazılana göre. Öyle ki bu bağın birbirlerinin ruhlarını çözümlemeye çalışan ve birbirlerinde garip bir huzur bulan iki kişinin arasındaki bağ gibi bir bağ olduğu izlenimini edindim. Tüm kitap aslında bir nevi inancın ve inançsızlığın, ölüm ile yaşamın, mutluluk ile mutsuzluğun, sevgi ile nefretin ve daha bir sürü karşıt olgunun etrafında şekilleniyor gibiydi: Adolfina, Akıl Hastanesinde kalırken (aslında kalmamış, sadece evinde duran yalnız ve evlenmemiş bir kadın olarak dört duvarın verdiği hissiyat okuyucuya geçirilmek istenmiş) Doktor Goethe'nin o ve feminist arkadaşı Clara Klimt'e dediği gibi, "Siz aslında burada eğleniyorsunuz. Ne delisiniz, ne akıllı. Bir nevi ikisinin ortasındasınız." Bir yandan Adolfina'nın deli olabileceğini düşünürken bir yandan da deliliği sorguluyorsunuz. Ya da rüyaları, imgeleri, gerçekleri... Kitapta dikkatimi çeken sözlerden birisi de şuydu: "Normallik hep aynıdır, ama delilerin delilikleri hep farklıdır." Doğru olduğunu düşünüyorum. Normallik belli bir çerçevenin içinde olmak demektir, oysa delilik o çerçevenin dışındaki tüm alandır. 
Sigmund Freud'a gelecek olursam eğer (kendisi Tanrısız Yahudi olarak anılıyor ve Alman sistemine ve insanlarına olan hayranlığı ile biliniyormuş), kitapta onunla ilgili pek fazla açık bilgi yok gibi. Sadece Freud'un saplantılı bir şekilde inandığı şeyleri savunduğunu görebildim. Ve Freud gibi karakterleri mesleği ve yaptıklarıyla özdeşleştirdiğimizi. Sonuçta o da insandı, öyle değil mi?
Kitabı cidden sevdim. Altı çizilesi cümleler vardı içinde. En sevdiğim karakter ise Klara oldu. Kadın hareketine verdiğim önem ile doğru orantılı bu beğeni. Bir de Franz Kafka'nın kız kardeşi Ottla Kafka'yı da kitapta okumak ayrı bir sürpriz oldu zaten. 

Kısacası Goce Smilevski'nin, çok sürükleyici olmayan ama bir o kadar merak ettiren, çözümlemeye zorlayan, incelikli, sağlam bir kurgu ile gerçeği birleştirerek bir meraktan yola çıkarak yazdığı romanını oldukça başarılı buldum. Sadece Nazi kamplarındaki çarpıcı sahneler ile birlikte Adolfina'nın sonunun kampta gelmesini de okusaydık kitabın ruhu daha da perçinlenmiş olurdu diye düşündüm. Zira ölüm doğal olduğu gibi zorlayıcıdır da, kimi zaman doğa alır sizleri bu dünyadan kimi zaman da insanlar kendi zalimlikleri ve ölümcül güçleriyle sizin sonunuzu hazırlar.

Kitap benden 4 YILDIZ aldı. Okumanızı tavsiye ediyorum.



Bu konuyla değil ama Freud ile bağlantılı olan bir film aklıma geldi. Ben henüz izlemedim ama izlemek istiyorum. Sizlere de hatırlatayım dedim:

Tehlikeli İlişki (Film):

"1904 yılında geçen hikaye, psikanalist Carl Jung ile hastası Sabina Spielrein arasında doktor-hasta ilişkisiyle başlayan ve daha sonrasında ise Freud'un da dahil olacağı çalkantılı bir ilişkiye dönüşen bir aşk üçgenini anlatıyor. Evli ve eşi bebek bekleyen Carl Jung, akli dengesi yerinde olmayan Sabina üzerinde Freud’un tartışmalı tedavi yöntemini ilk kez uygular; fakat tedavi ilerleyen aşamalarında Sabina ile yakınlaşmaktan kaçamaz. Bu üçlü ilişki gerilimi artırırken, Freud ve öğrencisi genç Jung'un arası da açılacaktır."


 Ayrıca Goodreads'te bir kitap dikkatimi çekti. Kitabı okurken Freud ile baldızı arasındaki "sürekli seyahate çıkmalar" muhtemel bir ilişkinin varlığına işaret ediyordu. İşte dikkatimi çeken kitap da bu konuyu işliyor, özellikle Nemesis Kitap belki bu kitabı yayınlamak isteyebilir:




Son olarak böylesine sevdiğimiz kitaplarda daha az edisyon hatalarına rastlamak dileğiyle diyorum...

Geçmişe keyifli yolculuklar yapacağımız nice kitaplarda buluşmak üzere,
Bookowski





2 yorum: Leave Your Comments

  1. harika olmuş sayfanın tasarımı çok güzel :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler @Pankrea, beğenmenize sevindim. Hoşgeldiniz bloguma yorumunuzla:)

      Sil